Nükleer Santraller Bir Halk Sağlığı Sorunu: Çernobil insanlığa bir derstir!
Nükleer Santraller Bir Halk Sağlığı Sorunu: Çernobil insanlığa bir derstir! 1957’de kurulduğunun hemen sonrasında içlerinde Nobel ödülü kazanmış ünlü bilim insanları, edebiyatçı ve sanatçılarla barışseverlerin de bulunduğu 25 bin üyesi bulunan Nükleer Enerji Karşıtı Bilim İnsanları Örgütü (SANE) The New York Times gazetesine verdiği tam sayfa ilanda Amerikalıları “Bugüne kadar karşılaştığımız tehlikelerin hiçbirine benzemeyen bir tehlike […]
Nükleer Santraller Bir Halk Sağlığı Sorunu: Çernobil insanlığa bir derstir!
1957’de kurulduğunun hemen sonrasında içlerinde Nobel ödülü kazanmış ünlü bilim insanları, edebiyatçı ve sanatçılarla barışseverlerin de bulunduğu 25 bin üyesi bulunan Nükleer Enerji Karşıtı Bilim İnsanları Örgütü (SANE) The New York Times gazetesine verdiği tam sayfa ilanda Amerikalıları “Bugüne kadar karşılaştığımız tehlikelerin hiçbirine benzemeyen bir tehlike ile karşı karşıyayız” diye uyarıyordu.
Bu tehlikenin en büyüğü 26 Nisan 1986’da Çernobil Nükleer Santral Kazasıyla ortaya çıktı.
Kaza sonrasında dünyada olduğu gibi Türkiye’de de nükleer santrallarla ilgili çalışmalar askıya alınmıştır. Türkiye Elektrik Kurumu Nükleer Santrallar Dairesi 1988 yılında kapatılmış ve 2000 yılında Ecevit Hükümetinin açıklaması ile nükleer santral yapımından ‘geçici olarak’vazgeçilmiştir. Ancak ülkemizde Çernobil Kazasının sonuçlarına ilişkin yeterince bilimsel araştırma yapılmaması, bu felaketin sonuçlarının gün yüzüne çıkmasını önlemektedir. Durum buyken, ülkemizde tekrar nükleer santrallerin yapılmaya çalışılması anlaşılmamaktadır.
Ülkemizde 4’ü Mersin-Silifke yakınlarındaki Akkuyu mevkiinde ve 4’ü de Sinop yakınlarında olmak üzere 8 adet nükleer santralin yapılması planlanmaktadır. Akkuyu’da yapılacak santralin Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) süreci başlatılmıştır.
Bununla beraber Nükleer Santral Kurmayla ilişkili olarak sorunlar bulunmaktadır. Bu sorunlar:
- 1. Çevresel Etki Değerlendirme Raporlarında insan sağlığı öne plana alınamamaktadır. Onun yerine arkeolojik, turistik özellik gibi durumlar değerlendirilmektedir. ÇED raporu hazırlama ekiplerinin içinde halk sağlığı uzmanlarına yer verilmemektedir.
- 2. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca verilen “ÇED Uygundur” veya “ÇED’e Gerek Yoktur” rapor ve belgeleri mühendislik raporlarıdır. İnsan ve diğer canlıların sağlığına olabilecek etkiler
- 3. Şehircilik ve Çevre Bakanlığınca Çevre Kanunu ve ilgili mevzuatına göre verilen “ÇED Uygundur” belgesi, Gayrı Sıhhi Müessese (GSM) İzni sürecinin “Yer Seçim” aşaması yerine geçmektedir. Çevre Etki Değerlendirme Raporları Sağlık Bakanlığınca verilmeyince raporların insani boyutu eksik kalmaktadır.
- 4. Yer Seçim İzni” yerine geçen ÇED raporları hâkim rüzgâr altlarına ve meskenlere yakınlık durumuna bakılmaksızın verildiği de olmaktadır.
- 5. Halk Sağlığı uzmanları bireylerin sağlığını anne karnına düştüğü andan, ölümüne kadar düşünürler. 18 yaş altındakiler dahil toplumu oluşturan insanların ve çıkar gruplarının yaş, cins ve yer özellikleri farklıdır. Hastalıklar ve hastalık nedenlerinin %60’ından fazlasını (Kanserlerin %90’ını) oluşturan çevresel etkilenmelerin bedensel, sosyal ve ruhsal yönden toplumu ve ulusun sağlığını ilgilendirmesi halinde, tedavi edici hekimlik (örn. radyoloji, nükleer tıp) ve mühendislik (örn. Nükleer mühendislik ve nükleer fizik) alanındaki bilgilerin yetersizleşerek; halk sağlığı biliminin ve uzmanlığının da konusu haline gelir. Nasıl bir tedavi hekimi hastasının sağlığına az veya çok aykırı bulduğu bir iş veya işlevi yasaklarsa bir halk sağlığı (çevre sağlığı) uzmanı veya GSM değerlendirme kurulu da bir işletmenin işlevini, yer seçimini engelleyebilmesinin doğru ve kabul edilebilir olduğu bilinmelidir. Yukarıdaki genel bilgiler ve Three Miles Island (ABD), Çernobil (Ukrayna) ve Fukushima 1., 2., 3., 4. Reaktörleri (Japonya) kazalarının öğrettiği biri hariç beşi batı tipi santral olan nükleer santrallerin kısa tarihi ışığında:
- 6. Doğu bloğu santralı/batı bloğu santralı, eski teknoloji/yeni teknoloji santrallar olsun normal çalışma koşullarında, kazası halinde ve radyoaktif atıkları yüzünden nükleer santrallar kaynaklı çevre sağlığı risklerinin, “Risk Uzayı” dediğimiz bilimsel tablodaen ağır risk grubu olan hem “gözlemlenemez“, hem“denetlenemez” riskler oldukları için;
- 7. Yani nükleer santral kaynaklı radyasyonun, gözlemlenemez olduğu için etkisi geç anlaşılan ve insanlık ve bilim tarihi bakımından yeni; bu nedenle bilimin ve risk altındaki toplum çoğunluğunun yeterince bilmediği; denetlenemediği için de korkutucu, dünya çapında felaket yapıcı; sonuçları öldürücü, gelecek kuşaklar için çok tehlikeli; kolayca azaltılamayan ve miktarı giderek artan; gönüllü hizmetin olmadığı ve yürürlükteki yasalara uygun olmayan riskler grubunda olması nedeniyle;
- 8. Nükleer santral ve zararlı radyasyon konusunda Türkiye’nin hukuk metinlerinde nükleer suç ve cezası yeterince tanımlanması nedeniyle;
- 9. Riskin kabulüne ve cezaya temel olacak standartlar, insanda ve canlılarda alınmasına izin verilen doz ve kirletici sınır değerleri ve uyulması gereken kurallar eksiklerle dolu olması nedeniyle (Örn. yürürlükteki Çevre ve Hıfzıssıhha Kanunlarında zararlı ışınlar ve radyasyon ile ilgili düzenleyici bir madde yoktur);
- 10. Demokrasi ve siyaset, sadece sandıktan çıkan oy oranına göre değil; toplumun bütün katmanlarının yönetime (karar alma süreçlerine) katılması ile yapılır. Bu yönüyle Türkiye’nin en yetkin uzmanlarını barındıran derneğimizden görüş alınmayışı, toplantılara davet edilmemesi nedeniyle;
- 11. Ölüm nedenleri ve ikametgâha göre ölüm nedenleri istatistiklerini (ve dolayısıyla yaşa ve cinse göre ölüme neden olan hastalık hızlarını) ilk kez 2014 Nisan ayında açıklayan Türkiye’nin en çok görülen hastalık istatistiklerinin hâlâ kamuoyu ve derneğimizce ulaşılabilir olmaması (Çevresel nedenlerden en çok etkilenen sağlık istatistikleri olan düşük doğum ağırlıklı bebek hızı, düşük doğum ağırlıklı bebek ölüm hızı, prematüre bebek hızı, Tip-I diabet, tiroidit, tiriod ve meme kanserleri, yenidoğan hipotroidisi, lenfoma, akut ve kronik lösemi ve aplastik anemi; anomalili doğum ve tüberküloz görülme ve ölüm sıklığı ve Çernobil kuşağı yaşa özel ölüm hızları vb. gibi zararlı radyasyona bağlı en çok görülen hastalık görülme ve ölüm hızlarının bilinmeyişi) nedeniyle;
- 12. Özellikle bir nükleer kaza sonucunda oluşacak ve kuşaklar boyu sürecek, Çernobil Felâketi’nde olduğu gibi bir kaç ülkenin ekolojik felâket bölgesi ilan edilmesine neden olabilecek insan ve çevre sağlığı kayıplarının maddi ve manevi boyutu, tahmin edilemeyecek ve karşılanamayacak ölçüde büyük olabildiği için Nükleer santralların hiçbir ülkede sigorta şirketlerince sigortalanmaması nedeniyle;
- 13. Her ülkenin enerji ve doğal kaynak, ekonomik, sosyo-kültürel, hukuksal, bilimsel, eğitilmiş insangücü ve ahlâki vb. altyapısı farklıdır. Nükleer santralların, yüzyıllar boyu radyasyon kaynağı olacak atıklarıyla, barışta ve savaşta, kaza ve düşmanca saldırılara maruz kalma riskleri ile ülkenin ekonomik ve ulusal bağımsızlığını tehlikeye düşürecek denli yüksek parasal kayıplara neden olabilme riskleri nedeniyle;
- 14. Başka ülkeler de var diye örnek gösterilerek Türkiye’ye nükleer santral kurulması yerine gösterilecekse nükleer teknoloji ve santral sahibi ülkelerin teker teker, (örneğin A.B.D.’nin 1979 yılındaki Three Miles Island nükleer santralı kazasından sonra) niçin nükleer santral yatırımlarının durdurduklarının hiçbir yanlış anlamaya gerek bırakmayacak biçimde kamuoyuna ve dolayısıyla üyelerimize açıklanmaması nedeniyle;
- 15. Ülkemize nükleer santral yapmak isteyenlerin, santrallardan çıkacak radyasyonlu atıkları nasıl yöneteceklerini de şimdiden açıklamamaları nedeniyle;
- 16. Ülkemiz, imzaladığı uluslararası anlaşmalarla, nükleer silah yapmayacağını kabul etmiş olması, bu nedenle Türkiye’ye nükleer santral yapma gerekçelerinden birisinin ”nükleer silah üretmek” olamayacağı; üstelik, nükleer santral ve nükleer bomba yapma teknolojisini oluşturacak ‘doğal bir sanayi süreci’nin ülkemizde oluşmaması nedeniyle;
17.Ve buna rağmen nükleer santralların komşularımızdaki nükleer silahlanma ve ABD, Rusya ve Çin arasındaki bölgesel savaşlara yol açabilecek güç savaşlarıyla yakın ilişkisi olması nedeniyle;
Ülkemizin Halk Sağlığı Uzmanları olarak bizler, Türkiye’nin hiçbir yerinde nükleer santral yatırımlarına Gayrı Sıhhi Müessese İzni vermediğimizi kamuoyuna bir kere daha duymayı görev biliriz:
Halk Sağlığı Uzmanları Derneği Çevre Sağlığı Grubu