On-line ISSN:2147-155X

DÜNYADA VE ÜLKEMİZDE DİYABET (ŞEKER HASTALIĞI)

16 Aralık 2012, Pazar, 7:31 | Genel, Yönetim Kurulundan | 2.724 kez okundu | 0 yorum
Diyabet (şeker hastalığı) tüm yaş gruplarında görülebilen, iyi tedavi edilmediğinde kalp, damar, göz, böbrek ve sinir dokusu başta olmak üzere hemen hemen tüm yaşamsal organlarda kalıcı bozukluklara neden olabilen ve yaşam kalitesini önemli ölçüde azaltan bir hastalıktır.  Aynı zamanda tedavi maliyeti çok yüksek olan önemli bir halk sağlığı sorunudur. Dünya’da yaklaşık 366 milyon kişi diyabet […]

Diyabet (şeker hastalığı) tüm yaş gruplarında görülebilen, iyi tedavi edilmediğinde kalp, damar, göz, böbrek ve sinir dokusu başta olmak üzere hemen hemen tüm yaşamsal organlarda kalıcı bozukluklara neden olabilen ve yaşam kalitesini önemli ölçüde azaltan bir hastalıktır.  Aynı zamanda tedavi maliyeti çok yüksek olan önemli bir halk sağlığı sorunudur. Dünya’da yaklaşık 366 milyon kişi diyabet ile yaşamakta olup bu sayının 2030 yılında 550 milyon kişiye ulaşması beklenmektedir. Dünyada her yıl diyabete bağlı olarak 4.6 milyon ölüm meydana gelmektedir. Ülkemizde ise diyabete bağlı ölüm sayısının yaklaşık olarak yılda 33.000 kişi olduğu tahmin edilmektedir. Hızlı ekonomik dönüşüm, şehirleşme, beklenen yaşam süresindeki artış, hareketsizlik ve sağlıksız beslenme gibi risk etmenlerinden olan obezitedeki artış da diyabetin yaygınlaşmasında etkili olmaktadır.

 

Uluslararası Diyabet Federasyonu tarafından yapılan tahminlere göre, 2010 yılı itibarı ile ülkemizde 20 yaş üstü bireyler için diyabet sıklığının %7.4 olacağı tahmin edilmiştir. Ancak 2010 yılında yapılan ulusal TURDEP-II çalışmasına göre ülkemizde diyabet sıklığının tahmin edilen sıklıkların çok ötesinde olduğu ve %13.7’ye ulaştığı belirlenmiştir. Sigaraya yönelik girişimlerin etkisiyle sigara kullanımının ülkemizde giderek azaldığı görülmekle birlikte, bir diğer önemli risk faktörü olan obezite hızla artmaktadır. Obezite sıklığı erkeklerde %25.9’a, kadınlarda  %41.7’ye ilerlemiştir. Önümüzdeki 10 yıllık dönemde sağlıklı beslenme ve fizik aktiviteyi artırıcı girişimlerle obezitenin ve böylece de diyabet sıklıklarındaki artışın önemli oranda azaltılabileceği bilinmektedir.

 

2012 yılı Dünya Sağlık Asamblesi’ne katılan ülkeler, 2025 yılına kadar kronik hastalıklara bağlı ölümlerin %25 oranında azaltılmasını hedeflemişlerdir. Birinci basamak sağlık hizmetlerini geliştirilerek diyabete yönelik farkındalığın artırılması, diyabetin erken tanı ve tedavisinin sağlanması, fiziksel aktivite ve sağlıklı beslenmeye yönelik toplum temelli girişimler bu hedefe ulaşma yolundaki temel bileşenlerdendir.

 

Ülkemizde ileride diyabetik nüfusu oluşturacak yüksek kilolu ve metabolik risk etmenlerine sahip riskli bireyleri hedef alan programlar diyabeti ortaya çıkaran nedenlere yönelik olmadığından etkileri yeterli değildir. Dolayısıyla yüksek riskli bireylere ya da hastalık gelişmiş bireylere yönelik programların uygulanmaya çalışılması ne yazık ki diyabet ve ilişkili hastalıkların artışında beklenen azalmaya neden olmayacaktır. Bulaşıcı olmayan hastalıklarla mücadele uzun soluklu ve “nedenlerin nedenlerine” yönelik olmalıdır. Bu noktada tüm topluma yönelik, erken çocukluktan başlayarak obeziteyi önleyici “altı ay sadece anne sütü verilmesi”, “okullarda gazlı içecek ve yüksek kalorili abur-cubur yiyeceklerin kısıtlanması”, “çocukların günde en az bir saat fiziksel aktivite yapmasının sağlanması”, “erişkinlerde günde beş porsiyon sebze ve meyve tüketimi”, “günde en az 30 dakika fiziksel aktivite yapılması” “sağlıklı yaşam alanlarının yaratılması” gibi önlemler ön plana çıkarılmalıdır.

 

Halk Sağlığı Uzmanları Derneği olarak, ülkemizde diyabete bağlı hastalık yükünün azaltılmasına yönelik girişimlerin Sağlık Bakanlığı, Üniversiteler, Sivil Toplum Örgütleri ve toplum katılımı sağlanarak, bilimsel gerçekler ve bu konuda dünyadan iyi örnekler göz önünde bulundurularak planlanması önermekteyiz.

 

HALK SAĞLIĞI UZMANLARI DERNEĞİ (HASUDER)

 

Anahtar Kelimeler: ,

YORUM YAZ


Lütfen doldurunuz *

Henüz yorum yapılmamış.