Mezuniyet Öncesi Dönemde Halk Sağlığı Eğitimi ve Eşitsizlikler
Araş.Gör.Dr.Hande Bahadır
Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı
C.E.A. Winslow 1923 yılında halk sağlığını “Çevre sağlık koşullarını düzelterek, bireylere sağlık bilgisi vererek ve sağlık örgütleri kurarak hastalıkları önleyen, yaşam süresini uzatan bir bilim ve sanat” olarak tanımlamıştır. Winslow’un tanımından da anlaşılacağı gibi halk sağlığı bilimi tıbbın diğer alanlarından farklı olarak hastalıkları sağaltma sürecinde değil, bilimsel gerçeklere dayanan önlemlerin alınmasıyla toplumu hastalıklardan koruma sürecinde rol alan bir bilim dalıdır. Hastalıkları sağaltmak, acı çekenin acısını dindirmek hekimlik mesleğine adım atmış her bireyin hayali olmakla birlikte, tüm hekim adaylarının mezuniyet öncesi dönemde halk sağlığı eğitimi alması ve toplumu koruma bilincini edinmesi toplum sağlığının her aşaması için oldukça önemlidir.
Bugün Türkiye‘de var olan 73 tıp fakültesinin 51’inde halk sağlığı anabilim dalı ve en az bir yardımcı doçent olmak üzere halk sağlığı öğretim elemanları bulunmaktadır. Geriye kalan 22 tıp fakültesindeki hekim adayları ise halk sağlığı öğretim elemanından yoksundur. Türkiye’de eğitim veren tıp fakültelerinin %30.1’inde halk sağlığı anabilim dalı yoktur. Halk sağlığı anabilim dalının olmadığı üniversiteler genellikle yeni açılan üniversiteler ya da vakıf üniversiteleridir. Bu üniversitelerde Halk Sağlığı eğitimi genellikle tıp fakültesi dönem 3 ya da dönem 4’te köklü üniversitelerden gelen halk sağlığı öğretim görevlilerin bir yıl süreyle hekim adaylarına eğitim vermesiyle sağlanmakta ve birçoğunda halk sağlığı eğitimi yalnızca teorik bilgiye dayanmaktadır. Bu üniversitelerin koruyucu hekimlik ve toplum hekimliği olarak da adlandırılan sağlık hizmetlerinin esaslarının öğretildiği halk sağlığı anabilim dallarının eğitimdeki yerini ne şekilde doldurdukları sorgulanmalıdır.
Günümüzde donanımlı halk sağlığı profesyonelleri köklü üniversitelerde yoğunlaşmışken, halk sağlığı anabilim dalı olmayan üniversitelerden mezun olan hekimler bu eğitim fırsatından yoksun kalmakta, toplumu tanıma fırsatı edinemeden, sağlığın yalnızca “hastalıkları tedavi etmekten” ibaret olduğunu düşünerek fakülteden mezun olmaktadırlar. Bu durum eğitimde fırsat eşitsizliğine yol açmakla birlikte, hekimlerin meslek hayatlarında alacakları kararları da kaçınılmaz bir şekilde etkileyecektir. Üniversitelerde halk sağlığı anabilim dallarının olmaması yeni nesil sağlık sunucularının koruyucu hekimlikten uzak ve topluma yabancı bireyler olmasına neden olacaktır.
Öneriler: