HALK SAĞLIĞINDA GÜNDEM
BASINDA SAĞLIK
Aralık ayının en önemli konusu 1 Aralık’ta tüm dünyadaki etkinliklerle anılan Dünya AIDS günüdür. 1980’lerde fark edilmeye başlanan ve sonra tanımlanan AIDS bugün yeryüzünde 40 milyona yakın insanın hayatını etkilemekte ve milyonlarca insanın da ölümüne neden olmaktadır. Bu nedenle Aralık ayının ilk hastasında birçok kurum ve sivil toplum örgütü bu konuya kamuoyunun dikkatini toplamak için açıklama yaptı. Bunlardan bazılarını sizinle paylaşmaya çalıştık. Bunun dışında Aralık ayındaki önemli günlerden birisi de Engelliler Günüydü. Bu konuda da Sağlık Bakanlığı’nın ve UNICEF’in açıklamalarını sizinle paylaşmaya çalıştık. Bu sayımızda farklı olarak tütün kontrolü ile ilgili Mardin’den ilginç bir uygulamayı gündeme taşıdık. Arşivlerden köşemizde bu 1980’li yılların başlarında AIDS ile ilgili basına düşen ilk haberleri ve yorumları yakalamaya çalıştık.
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Tıp Fakültesi
Halk Sağlığı AD
Doç.Dr.Coşkun Bakar
Yrd.Doç.Dr.Sibel Cevizci
Araş.Gör.Dr.Merve Çelik
1 ARALIK DÜNYA AIDS GÜNÜ
ANKARA – 1 Aralık Dünya AIDS Günü nedeniyle düzenlenen toplantıda, Türkiye’nin, hastalığın artış gösterdiği Doğu Avrupa ve Orta Asya bölgesinde köprü görevi görmesi nedeniyle risk altında olduğu uyarısı yapıldı.
Sağlık Bakanlığı’nca 1 Aralık Dünya AIDS Günü nedeniyle düzenlenen toplantıda konuşan Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Torunoğlu, Türkiye’nin yürüttüğü çalışmaları anlattı.
NEW YORK– UNICEF yaptığı açıklamada, çocuklarda görülen HIV enfeksiyonlu çocuk sayısının azaldığını, ancak AIDS’siz bir kuşak yetiştirme hedefine ulaşmanın HIV’lı daha fazla sayıda gebe kadının ve çocuğun tedavi edilmesini gerektirdiğini belirtti.
Konunun küresel ölçekte sahiplenilmesi sayesinde tüm dünyada çocuklarda görülen yeni HIV enfeksiyonlarında yüzde 24 azalma sağlanmıştır. 2009 yılında 430 bin olan yeni enfeksiyon sayısı 2011 yılında 330 bine düşmüştür.
Ayrıca, 2010 yılıyla karşılaştırıldığında, 2011 yılı Aralık ayında 100 binden daha fazla sayıda çocuk antiretroviral tedavi görmektedir.
Ne var ki, tedavi görmesi gereken çocukların ve gebe kadınların üçte birinden azı tedavi görebilmektedir. Oysa genel olarak alındığında dünyada HIV taşıyan yetişkinlerin ortalama yüzde 54’ü bu tedaviyi görmektedir.
UNICEF Genel Direktörü Anthony Lake konuya ilişkin şunları söyledi: “Yetişkinlerin, ihtiyaç duydukları tedaviyi görme şanslarının çocuklara göre iki kat daha fazla olması ortada tastamam bir yanlışlık olduğunu gösterir. AIDS’siz bir kuşak, tanım gereği, en küçük yaşta ve en savunmasız olanların HIV enfeksiyonundan korunmalarını gerektirir. HIV’lı anne ve çocukların AIDS’ten kurtularak yaşamalarını sağlamak için bugünkünden daha fazla çaba harcamamız gerekiyor. Test yapılan, temel doğum öncesi ve çocuk sağlığı programlarıyla tedavi edilen gebe kadın ve çocuk sayısını artırma hedefine yeniden ve daha büyük kararlılıkla odaklanmalıyız.”
HIV virüsü taşıyan gebe kadınların tedavisi yalnızca bu kadınların kendilerini yaşatıp iyi olmalarını sağlamakla kalmamakta, aynı zamanda bebeklerinin ana karnındayken, doğumda ve daha sonra emzirme sırasında HIV kapmalarını önlemektedir. Tedavi ayrıca virüsün HIV pozitif bir kadından HIV negatif eşine cinsel ilişki yoluyla geçmesini de engelleyebilmektedir.
2015 yılına kadar çocuklar arasında yeni HIV enfeksiyonlarının önlenmesine ve bu çocukların annelerinin hayatta kalmalarının sağlanmasına yönelik çalışmalar, UNICEF’in “Yenilenmiş bir Söz” adını taşıyan küresel hareket çerçevesindeki genel taahhüdünün önemli bir parçasını oluşturmaktadır.
http://www.unicef.org.tr/tr/content/article/1179/dunya-aids-gunu-dolayisiyla-unicef-in-aciklamasi-daha-fazla-sayida-gebe-kadin-ve-cocuk-tedavi-gormeli.html
AIDS HASTALARININ İLACI DEVLETTEN
Deşifre olmamak için tedaviden kaçınan hastaların hastalığı yayma riskine karşı yeni önlemler almaya hazırlanan Sağlık Bakanlığı, hastaların ilaçlarını doğrudan temin etmeyi planlıyor.
Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Torunoğlu, 1 Aralık Dünya AIDS Günü nedeniyle AA muhabirine yaptığı açıklamada, hastalığın kontrolüne yönelik yeni stratejilerle ilgili bilgi verdi.
Tanı konulduktan sonra ne kadar erken ilaç tedavisine başlanırsa bulaştırma riskinin azaldığını ve tedavide başarı şansının arttığını anlatan Torunoğlu, hem kişiyi hem de toplumu korumak için uygulanacak önemli stratejilerden birinin hastaların en kısa sürede ilaca erişmesi olduğunu ifade etti. Torunoğlu, şu bilgileri aktardı:
”Aslında SGK hastaların ilaçlarını karşılıyor. Sosyal güvencesi olmayanlar için yeşil kart çıkarmak mümkün. Ancak kimi zaman hastalar hastalıklarını saklamak, deşifre olmamak için ilaç almaktan veya test yaptırmaktan kaçınıyor. Sağlık Bakanlığı olarak bunu engellemek için tanı tedavi protokolü kapsamında bilim kurulumuz liste hazırlayacak, biz de Sağlık Bakanlığı olarak bu ilaçları hızla temin ederek hastalara ulaştıracağız.”
AIDS hastalığına yol açan HIV’in çok çabuk yapı değiştirebildiğini, bu nedenle hala aşısının bulunamadığını kaydeden Torunoğlu, virüsün aynı zamanda bu özelliğinden dolayı ilaca karşı da çabuk direnç kazanabildiğini belirtti. Bu nedenle tedavide yeni ilaçların devreye sokulması gerektiğini anlatan Torunoğlu, Türkiye’de ilaç ruhsatlandırma sürecinin bazen uzamasından dolayı yeni ilaçların hemen kullanıma sokulamadığını, sorunun bu yolla aşılabileceğini söyledi.
Bilim kurulunun ilaç teminiyle ilgili çalışmaları sürdürdüğünü belirten Torunoğlu, ”Tahminimize göre 5-6 kalem ilaç temel olarak belirlenecek. Tabii bir de konsensüs oluşması, herkesin kabul edeceği liste oluşması lazım” dedi.
”Hastaların cebinden para çıkacak mı” sorusu üzerine ise Torunoğlu, ”Bununla ilgili gerekli prosedürü tamamladıktan, Bakanlar Kurulu kararı çıktıktan sonra hastalara ücretsiz vereceğiz. Ceplerinden para çıkmayacak” şeklinde konuştu.
”RİSKLİ BÖLGEDEYİZ”
HIV/AIDS Kontrol Programı ile ilgili soru üzerine ise Torunoğlu, vaka sayısının az olduğu Türkiye’nin dünyada vakaların yoğun olarak görüldüğü Orta Avrupa ve Orta Asya ülkelerine yakın olduğunu söyledi.
Bu nedenle çok dikkatli olunması gerektiğini vurgulayan Torunoğlu, ”İlave yeni stratejiler lazım. En önemli şey şüpheli durumlar sonrası test imkanlarının geliştirilmesi, bulaş yoluyla ilgili eğitim ve farkındalığın artırılması” dedi.
Bunun için askerleri eğittiklerini, eğitimlerin tüm topluma yaygınlaştırılması, kondom kullanımı ve tek eşliliğin öneminin anlatılması gerektiğini bildiren Torunoğlu, tanının hızla konulmasına yönelik imkanların geliştirilmesi gerektiğini bildirdi.
Gönülü danışmanlık ve test merkezlerinin sayısının artırılacağını açıklayan Torunoğlu, ”Test yaptırmak isteyen kişi, kendisini afişe etmeden belli merkeze müracaat ettiğinde uzmanlar danışmanlık hizmeti veriyor. Pozitif ise uygun tedaviye yönlendiriliyor. Bu merkezleri hızla yaygınlaştıracağız” şeklinde konuştu.
Torunoğlu, halen büyük illerde 5 merkez bulunduğunu, bunların sayısını 23’e kadar çıkarmayı hedeflediklerini bildirdi.
HIV/AIDS yönünden belirli gruplarda yığılma söz konusu olduğunu ama herkesin risk altında olduğunu bilmesi gerektiğini vurgulayan Torunoğlu, ”Ev hanımları bu konuda mağdur. Eşleri dışardan alıp eve taşıyor. Kategorize etmek doğru değil, hepimizin dikkatli olması gerekiyor” ifadesini kullandı.
Torunoğlu, bu yılki Dünya AIDS Günü’nün temasının ”Kısa sürede yeni enfeksiyonları, doğumla bebeklere bulaşı ve ayrımcılığı sıfıra indirgemek’ olduğunu belirterek, ”Hepimize görev düşüyor. Bunları yerine getirmeliyiz” dedi.
http://www.sabah.com.tr/Gundem/2012/12/01/aids-hastalarinin-ilaci-devletten#
AIDS Sempozyumu
Klinik HIV/AIDS Sempozyumu 23-25 Kasımda Kapadokya’ da yapıldı. Birleşmiş Milletler Türkiye Temsilcisi Ela Aktürkoğlu’nun hazırladığı sunumda dünyadaki son durum şöyledir; 2011 yılında HIV ile yaşayan kişi sayısı 34 milyondur. Tüm dünyada HIV/AIDS azalma eğiliminde. 2010 yılında yeni vaka sayısı 2.7 milyon iken 2011 yılında 2.5 milyona gerilemiştir. AIDS’ den ölümlerde azalma olmuştur 2010 yılında 1.8 milyon iken 2011 yılında 1.7 milyona gerilemiştir. Küresel HIV prevalansı %0.8’ dir. Sahra altı Afrika’ da prevalans %4.9 ile en yüksek prevalansa sahip iken, Doğu Asya’ da %0.1 ile en düşük prevalans görülmekte. Türkiye’nin komşularında durum şöyledir; Doğu Avrupa’da prevalans %0.8 iken Orta Doğu ve Kuzey Afrika ‘da %0.2’ dir.
2011’de her gün yeni enfekte olan kişi sayısı 7000’dir. Bu kişilerin %97’si düşük ve orta geliri ülkelerdedir ve 900’ ü çocuktur.
2011 yılında antiretroviral tedaviye ulaşanların sayısı 8 milyondan fazladır. Gerektiği halde 7 milyon kişi tedaviye ulaşamıyor. Çocukların % 72’si tedaviye ulaşamıyor.
Tüberküloz, HIV ile yaşayanlarda önde gelen ölüm nedenidir. HIV ile yaşayanlarda tüberküloz ile ilişkili ölüm 2004’ den bu yana %25’den daha fazla azaldı.
http://hiv-aids2012.naklenkongre.com/
Türkiye’deki HIV/AIDS Durumu
Bulaşıcı Hastalıklar Daire Başkanı Dr.Ahmet Özlü’ü Kapadokya’da yapılan AIDS sempozyumunda Türkiye’deki AIDS durumu hakkında bilgi verdi.
Ülkemiz düşük prevalanslı (<%1) ülkeler arasında olmasına rağmen vaka sayısı artmaktadır. Vakaların nedenlerini tespit etmek, gereken önlemleri almak için sürveyansın güçlendirilmesi gerekmekte.
Ülkemizde 2011 yılı itibariyle 5224 vaka bulunmaktadır.Bu vakaların %71’ini erkekler oluşturmaktadır.Enfeksiyondan en fazla 40-49 yaş erkekler ve en fazla 20-25 yaş kadınlar etkilenmektedir.Son yıllarda kadınlarda görülen vakalarda artış gözlenmektedir. 2012 6 aylık vaka sayısı 596’ dır.
http://hiv-aids2012.naklenkongre.com/
Sağlık Bakanlığı Dünya Engelliler Günü nedeniyle yaptığı açıklamada özürlülerin( yeti yitimine sahip kişiler) tüm dünyada %15 olduğunu belirtti. 110 -190 milyon insan fonksiyonlarda ciddi sıkıntılar yaşamaktadır. Özürlülük oldukça çeşitlilik göstermekte, nüfusun yaşlanması ve kronik hastalıklardaki artış nedeni ile özürlü sayısı da artmaktadır. Özürlülüğe neden olan sebepler arasında savaşlar, trafik kazaları veya afetler yer alır.
1982 yılında hazırlanan Birleşmiş Milletler Özürlü Kişilerin Hakları Sözleşmesinde “herhangi bir ayrım yapılmaksızın özürlü kişilerin en yüksek sağlık hizmeti standardına ulaşma hakları” vurgulanmıştır.
Ülkemizde ortopedik, görme, işitme, dil ve konuşma ile zihinsel özürlülerin oranı % 2,5 iken süreğen hastalığı olanların oranı % 9,70 bulunmuştur. Altı ve daha yukarı yaştaki kişilerden okuma yazma bilmeyenlerin oranı ortopedik, görme, işitme, dil ve konuşma ile zihinsel özürlülerde % 36,33 iken süreğen hastalığı olanlarda % 24,81’dir. Yaklaşık 8,5 milyon kronik hasta ve özürlü, yapılı çevrede hareketliliklerini kısıtlayan çok sayıda engelin ve uygun olmayan düzenlemelerin bulunması nedeniyle toplumsal hayata katılımda sorunlar yaşamaktadır (2002 Özürlüler Araştırması- TÜİK).
Özürlülüğü önlemek için her bebeğe yeni doğan işitme taraması; fenilketonüri, biyotidinaz ve hipotiroidi taraması; gelişimsel kalça displazisi erken tanı ve tedavisi; hemoglobinopati taraması yapılmaktadır.Sağlık kuruluşlarında özürlü ve yaşlı hastalara hizmet alımını kolaylaştıracak, işlemlerinde yardımcı olacak refakatçi personel temin edilmektedir. Poliklinik hizmetlerinde öncelik tanınmaktadır.
http://www.saglik.gov.tr/TR/belge/1-17606/dunya-engelliler-gunu.html
Ankara, 3 Aralık 2012 – Engelli çocuklar diğer çocukların yararlandıkları tüm haklardan yararlanabilmeli ve toplumun ayrılmaz bir parçası olmalıdır. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile UNICEF tarafından birlikte düzenlenen Uluslararası Engelliler Gününün onuncu yılına adanan iki günlük “Her Çocuk için Engelsiz Yaşam” adlı konferansın ana mesajı buydu.
Konferansın odaklandığı konular arasında şunlar yer almıştır: kaliteli eğitime erişim ve tam katılım hakkının yaşama geçirilmesi; hane içinde engellilik durumunun çocuk yoksulluğu üzerindeki olumsuz etkilerinin azaltılmasında sosyal politikaların rolü; özel gereksinimleri olan çocuklara yönelik erken tanı, değerlendirme ve müdahalede sağlık hizmetlerinin, sistemlerinin ve yasal düzenlemelerin durumu; engellilikle ilgili verileri geliştirmenin önemi ve hükümet kuruluşları ve engelli kişilerin örgütleriyle işbirliği halinde özel gereksinimleri olan çocukların haklarının etkili biçimde izlenmesi.
Konferansın açılış töreninde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Müsteşarı Ahmet Zahteroğulları ile UNICEF Engelli Çocuklar Birimi Baş Danışmanı Rosangela Berman Bieler engelli çocukları tam katılımdan dışlayan hukuksal, toplumsal ve fiziksel engellere karşı mücadele ederek her çocuk için engelsiz bir yaşam yaratmak üzere ortaklığı daha da derinleştirme taahhüdünde bulundular.
Müsteşar Ahmet Zahteroğulları açılış konuşmasında şunları söyledi: “Engelli çocuklar türdeş bir grup oluşturmazlar. Ayrımcılık, kapsama ve çocuk gelişimi gibi konular, engellilik türüne, çevreye, kültüre, geleneklere, çocuğun ve ailesinin/bakıcısının sosyoekonomik duruma göre önemli farklılıklar gösterebilir. Engellilikle ilgili stratejimizi geliştirirken bu farklılıkları da dikkate alıyoruz.”
UNICEF’ten Rosangela Berman Bieler ise şu görüşleri dile getirdi: “Başkalarıyla oynamak için parka gitme, okula gitme, arkadaş sohbetlerine katılma, toplumun bir parçası olma gibi basit şeyler tüm çocukların hakkıdır. Engelli çocuklar da başka çocuklarla aynı hakların ve umutların sahibidir. Dünya 2015 sonrası gündeme hazırlanırken, bugün önem taşıyan husus, engelli çocuklara öncelik tanımak, bu çocukların potansiyellerini eksiksiz gerçeklemelerini sağlamaktır.”
Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Başkanı Yrd. Doç. Dr. Mustafa Aksoy şöyle dedi: “Türkiye, sağlık, eğitim ve sosyal haklar gibi alanlarda çocuklar adına çok büyük adımlar atıldı. Şimdi, aynı yüksek standartları sektörler arası ortak çabalarla özel ihtiyaçları ve engelleri olan çocuklara da götürmek durumundayız. Sağlık Bakanlığı ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı arasındaki giderek artan işbirliği, Türkiye’de Özürlülük Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporlarıyla ilgili önemli mevzuat değişikliklerini ve sağlık sistemi içinde erken teşhis ve destek programlarının yaygınlaştırılmasını da beraberinde getirecektir. Çocuklarımız, “gelişim dostu” ve “özel ihtiyaç dostu” hizmetlerden yararlanabileceklerdir.”
Dünya Engellilik Raporuna göre dünyada 1 milyar engelli vardır. 18 yaşından küçük her 10 çocuktan en az biri engellidir ve engelli çocukların %80’i gelişmekte olan ülkelerde yaşamaktadır.
Diğer çocuklarla karşılaştırıldığında engelli çocukların malnütrisyon ve ölüm riski daha yüksektir; aşırı yoksulluk bu çocukları daha yakından tehdit etmektedir; kaliteli sağlık ve temel eğitim hizmetlerinden yararlanamamaları ciddi bir olasılıktır; ayrımcılık, dışlanma, terk edilme ve istismar da onları bekleyen yakın tehlikeler arasındadır. Engelli milyonlarca çocuk gereksiz yere kurumlara yerleştirilmektedir. Halen tüm dünyada kurumsal bakım verilen tüm çocukların yüzde 69’undan fazlası engelli çocuklardır. Engelli çocukların dışlanmasına neden olan ayrımcılığın aşılması, bu çocukların toplumun tam ve eşit üyeleri konumuna getirilmeleri açısından kritik önemdedir.
Uluslararası Engelliler Günü
1992 yılından bu yana 3 Aralık günü Uluslararası Engelliler Günü olarak kabul edilmektedir. Amaçlanan, engellilikle ilgili konuların daha iyi kavranmasını sağlamak ve engellilerin hakları, saygınlıkları ve esenlikleri için desteği harekete geçirmektir. Bir başka amaç da, engelli kişiler yaşamın her alanına dâhil edildiklerinde bundan tüm toplumun sağlayacağı yararlar konusundaki farkındalığı artırmaktır.
UNICEF Engelli Çocuklar Birimi Baş Danışmanı Rosangela Berman Bieler yüksek gelir düzeyindeki ülkelerde bile engelli kişilerin %20 ile %40 arasında değişen bir bölümünün gündelik faaliyetlerine yönelik yardım ihtiyaçlarının genellikle karşılanmadığının altını çizdi ve sözlerine şöyle devam etti: “Bu yıl Uluslararası Engelliler Günü’nün ana teması herkes için kapsayıcı ve erişilebilir bir toplum yaratmak için engellerin kaldırılması olarak belirlenmiştir. Bunu başarabileceğimizi biliyorum! Yapmamız gereken, ulusal ve küresel ölçekte sergilenen çabaları temel almak, işe yaradığı görülen programları daha geniş kesimlere yaygınlaştırmak, engelli çocukların ve yetişkinlerin haklarını yerleşik kılıp korumak için bu alandaki uluslararası sözleşmeleri daha güçlü biçimde desteklemektir. Ve en önemlisi, damgalamaya ve dışlamaya karşı mücadele için tutum ve davranışlarımızı değiştirmemiz gerekmektedir.”
ÜLKEMİZİ TÜTÜN MÜCADELESİNDE BİR ADIM ÖNE TAŞIYACAK BİR UYGULAMA
ÇOCUKLARIMIZIN SAĞLIĞI İÇİN MARDİN’DE ÇOCUK PARKINDA SİGARA İÇİLMEYECEK 7.12.2012
Dünyada ve Türkiye’de tütün ile mücadelenin güçlenmesi için “örnek” uygulamalar bulunmaktadır. Bu örneklerden birisi de Türkiye’de 2012 yılında Aralık ayının ilk haftasında Mardin’den geldi:
“Mardin’de çocukların oyun oynadığı bir parkta artık sigara içilmeyecek”1
Dünyada da örnekleri olan bu uygulamanın iki temel gerekçesi bulunmaktadır:
1. Sigara içilen açık ya da kapalı bir ortamda çocuklar sigara içme davranışını gördüklerinde bu davranışı normalleştirmektedirler. Tam tersi durum ise “sigara içilmeyen açık alanların algı düzeyinde normalleşmesi” demektir. Böylesi bir öğreti ise tütün mücadelesi için son derece önemli ve gerekli bir adımdır.
2. Pasif etkilenim, açık alanda da kişiler için riskler oluşturmaktadır. Sigara içen kişinin hemen yanı başındaki diğer bireyler sigara dumanından kısa süre de olsa etkilenebilmektedirler, risklerle karşı karşıya kalabilmektedirler.2
Parklarda sigara içilmediğinde her iki risk de ortadan kalkmaktadır.
Bir başka ifadeyle, sağlık oyun oynarken de çocuklar için bir hak olmaya devam etmektedir.
Mardin’deki uygulama için düşünenleri, düşünceyi eyleme dönüştürenleri kutlarız.
Darısı diğer parkların başına !
HASUDER Tütün İle Mücadele Çalışma Grubu
[1]http://www.mardin.bel.tr/2010/mardinbelediyesi/haberdetay.asp?id=1947&kategori=HABERLER
[2] Klepeis N, Ott W, Switzer P. Real-time measurement of outdoor tobacco smoke particles. Air Waste2007;57:522e34.
ARŞİVLERDEN
http://gazetearsivi.milliyet.com.tr/Ara.aspx?araKelime=HIV&isAdv=false