On-line ISSN:2147-155X

Bir Ağabey Hatta Bir Baba – Fatma Şirvan

26 Kasım 2013, Salı, 10:18 | İz Bırakanlar, Prof.Dr.Doğan Benli | 1.474 kez okundu | 0 yorum
Bir Ağabey Hatta Bir Baba: Doğan Bey   Fatma Şirvan Emekli Halk Sağlığı  (Ana Çocuk Sağlığı)  Baş Hemşiresi Doğan beyle ilgili anılarım sorulduğunda söze nereden başlamam gerektiğini bilemedim. Meslekte kaldığım 20 yıl içerisinde bir öğretmen, bir ağabey hatta bir baba olarak bellediğim bir insan nasıl bir kaç satıra sığdırılabilir bilmiyorum. Doğan beyi doğru anlayabilmek için […]

Bir Ağabey Hatta Bir Baba: Doğan Bey

 

Fatma Şirvan

Emekli Halk Sağlığı

 (Ana Çocuk Sağlığı)

 Baş Hemşiresi

Doğan beyle ilgili anılarım sorulduğunda söze nereden başlamam gerektiğini bilemedim.

Meslekte kaldığım 20 yıl içerisinde bir öğretmen, bir ağabey hatta bir baba olarak bellediğim bir insan nasıl bir kaç satıra sığdırılabilir bilmiyorum.

Doğan beyi doğru anlayabilmek için öncelikle o günün koşullarını doğru anlamak gerekir diye düşünüyorum. Verem, sıtma, trahom vb. hastalıkların her yıl binlerce insanımızı hayattan aldığı, çocuklarımızı kör bıraktığı yıllardı o yıllar.

Yüzlerce anne ve yeni doğanı toprağa verdiğimiz yıllardı. Ve o yıllar sağlık hizmetlerine erişimin en güç olduğu yıllardı. Zaman zaman ilaçsız, her zaman yük hayvanları üzerinde köylere erişilen ve malzemenin altın ayarında sayıldığı yıllardı.

İşte Doğan beyi o yıllarda ülkenin dört bir yanına dağılmış idealist sağlık emekçilerinden birisi olarak tanıdım.

Doğan bey ülkemizin en önemli sağlık emekçilerinden birisidir. Kendisi ülkesini ve insanlarını seven büyük bir vatanseverdi. Yurt dışına bilgi ve görgüsünü arttırmak için çıkanların mutlaka ülkelerine geri dönmelerini arzu ederdi. Onlara “gittiğiniz yerlerde Türk olduğunuzu unutmayın ve her zaman arkada bıraktıklarınızı ve bu güzel köyleri hatırlayın” diyerek nasihat ederdi.

Doğan bey ülkemizde Sosyalleştirmenin öncülerindendir. Sosyalleştirmenin hem emekçisi, hem eğiticisi ve hem de yöneticisidir. Birlikte çalıştığı ekibine öncelikle bunu aşılar, onların bu ilkeler ışığında çalışmasını sağlardı.

Kendisiyle ilk karşılaşmamız 1963 yılına rastlar. O zaman Doğan Bey sıtma bölge başkanıydı. Bense yeni mezun bir hemşire olarak Korkut sağlık ocağı hemşiresiydim.  Muş halk sağlığında sosyalizasyon pilot bölgesi olarak seçilmişti. Bir gün Doğan bey çalıştığım Korkut Sağlık Ocağı’na geldi. Benim için o gün bir dönüm noktası oldu. Gerçek bir eğitici ile adeta eğitimime yeniden başlamış gibiydim. Doğan bey sabırla bir gün boyunca bana sıtma ile mücadeleyi anlattı, kan almayı öğretti ve bana: “Sen de bunları bağlı bulunduğun bütün ebelere öğreteceksin ve bölgemizde bir yıl sonra sıtma hastası kalmayacak.” dedi.

Kendisi Muş’taki bütün sağlık ocaklarını tek tek dolaştı. Bütün ocak hemşirelerini eğitti. Böylece iki yıl içerisinde Muş’ta sıtmanın belini kırmış vaka sayısını yok denecek kadar azaltmıştık.

Mükemmel bir idareci idi. Sert görünüşünün altında yumuşacık, sıcacık bir kalbi vardı. Personelini çok düşünür fakat belli etmezdi. Arkadan “Onlar için ne yapabilirim?” diye en yakınlarına sorardı.

Doğan Bey alan çalışmalarına da mutlaka katılır, çalışmaları mümkün olduğunca yerinde gözlemek isterdi. Bu nedenle köylere bizimle beraber gelir ve her ebeyi yerinde çalışırken mutlaka izlerdi. Çocuğu nasıl tartar, aşıyı nasıl yapar, gebeyi nasıl muayene eder yerinde görürdü.

Bir gün bir ebeyi kontrole gittik. Ebe sağlık evinde yoktu, camında başka bir köye ziyarete gittiği yazılıydı. Biz de o köye doğru gittik. Yolda bir kadın, sırtında çantası, iki elinde birer çocukla yolda gidiyordu. Doğan Bey şoföre: Dur şu kadını arabaya al, dedi. Ben “O bizim ebemiz.” deyince çok üzüldü. Başkanlığa dönüşte  “Fatma Hanım; arkadaşlarla konuşun programlarımızı ebe arkadaşlarla birlikte yapalım ki ebelerimizi gidecekleri en uzak köylere biz araçla götürelim” dedi.

Personelin eğitimi için uğraşır onların çok bilgili ve çalışkan olmalarını isterdi, onun için de sık sık eğitim programları hazırlatırdı. Hatta başkanlık bünyesinde İngilizce kursu bile açmıştı fakat personel, kurs mesai dışı olduğu için devam edemedi.

Bir gün beni çağırdı ve “Ebe okullarında okuyan öğrenciler evde doğumun nasıl yapılacağını bilmeden daha doğrusu görmeden ezbere mezun oluyorlar, onların eğitimi için evde yapılan bir doğumu filme alabilir miyiz?” diye sordu.

Elbette alırız, dedim. Köyde bir hamileyle konuştuk, o köyün ebesine kadını hamileliği süresince takip ettirdik ve bütün takipleri, evdeki muayeneleri kameraya kaydettik. Kadının sancıları gece başlamış, ebe haber verdi. Doğan Bey bizzat kendisi de bizimle geldi ve doğumu anı anına kaydettik. Doğan Bey filmi bir eğitim programında izledi ve şöyle dedi: İşte benim personelim. Bunu başkaları zor yapardı.

Devletin malını her şeyden üstün tutar, onu korumak için çok çaba harcardı. Devlet hizmetinden zaman çalınmasına bile kızardı.

Tıp öğrencileri bizim bölgeye staja gelirlerdi. Bir grup hep geç kalırdı. Bir, iki derken bir gün öğrencileri Doğan Bey karşıladı ve “Bana bakın; Erken kalkan yol alır, erken evlenen döl alır. Kendinizi ona göre ayarlayın, geç gelecekseniz zahmet edip gelmeyin.” dedi.

Söylediği bu tek söz öğrencileri yola getirmişti.

Çalışanın hakkını hep korurdu. Personelini iyi tanır, onları hiç ezdirmezdi. Bir gün, bölgede çalışan bir ebeyi şikayet etmişlerdi. Şikayet eden de kendi arkadaşlarıydı. Doğan Bey beni çağırdı, fikrimi sordu. Çalışkan bir kız dedim, bilgisi de iyiydi. Güya bölgede ahlaksızlık yapıyormuş. Ne yapalım, dedi. Bu kızı sürersem ondan önce dedikodusu gider, kız perişan olur; en iyisi kızı çağırıp konuşalım, dedi. Böylece kıza iyi bir nasihat ettik. Şimdi o ebe çok mutlu. Bir kızı var, öğretmen olmuş, Doğan Bey’e her gün dua ediyor.

Bölgede nüfus planlamasına çok önem verirdi. Dr. Ayşe Akın vasıtasıyla bizleri doğum kontrol yönünde eğittirdi. Böylece elindeki personelle evlerde kadınlara spiral takıp nüfus planlaması eğitimini verdirdi. Böylece bebek ölümleri bölgede Avrupa standartlarına düşmüştü. Anne ölümleri hemen hemen hiç kalmamıştı.

Nüfus planlaması, verem aşısı çalışmaları ve veremle mücadele, trahomla mücadele, sıtmayla mücadele gibi çalışmaların hepsi farklı ekiplerle yapılırken Doğan Bey sağlık ocakları ve sağlık evlerinde çalışan personelle bütün halk sağlığı hizmetlerinin bir elden yürütülebileceğini göstermiştir.

En son şunu diyebilirim ki Türkiye’ye Doğan Bey gibi bir idareci zor gelir. O vatanını, halkını, personelini, devlet malını düşünen, koruyan büyük bir insandı.

O çalışarak hayatın güzelleştirilebileceğine inanmış ve inandığı dava için mücadelesini son ana kadar sürdürmüş bir dava adamıdır.

Işıklar içerisinde yat hocam…

 

 

YORUM YAZ


Lütfen doldurunuz *

Henüz yorum yapılmamış.