ÖNLENEBİLİR BİR HASTALIK OLAN VEREM,
HALEN HEM DÜNYADA HEM DE ÜLKEMİZDE ÖNEMLİ BİR HALK SAĞLIĞI SORUNUDUR
Tüberküloz, insanlık tarihi kadar eski ve önlenebilir bir bulaşıcı hastalıktır. Dünya Sağlık Asamblesi 1991 yılında tüberküloz hastalığının tüm dünyayı ilgilendiren önemli bir halk sağlığı sorunu olduğunu belirtmiştir. Dünya Sağlık Örgütü de 1993 yılında tüberküloz için küresel acil durum ilan etmiştir. Küresel boyutta yapılan mücadeleler sonucunda yıllar içerisinde yeni vaka sayısında ve tüberküloz nedenli ölümlerde önemli düzeyde bir azalma olmuştur. Ancak bu hastalık günümüzde de halen önemli bir halk sağlığı sorunu olmaya devam etmektedir.
Bugün dünya nüfusunun yaklaşık üçte biri hasta olmadığı halde tüberküloz basili taşımaktadır. Geçen yıl %95’i az gelişmiş ülkelerden olmak üzere 8.6 milyon kişi tüberküloz hastalığına yakalanmış ve 1.3 milyon kişi de tüberküloz nedeniyle ölmüştür. Tespit edilemeyen vaka ve “çok ilaca dirençli tüberküloz” oranının fazla olması veremin kontrol altına alınmasının önündeki en büyük büyük engellerden biridir. Tüberkülozun önlenebilir bir hastalık olduğu düşünülürse bu ölümlerin sayısı kabul edilemeyecek kadar fazladır.
Ülkemize bakıldığında, son 20 yılda yeni vaka sayısında ve tüberküloza bağlı ölümlerde azalma olmuştur. Bugün için 15 ile 20 milyon arasında bir nüfusun verem mikrobunu taşıdığı tahmin edilmektedir. Her yıl yüz bin kişiden 22’si verem hastalığına yakalanmakta, bu da her yıl yaklaşık 15 000 yeni hasta anlamına gelmektedir. Ortaya çıkan yeni hastaların %13’üne ulaşılamamaktadır ve bu oran yıllardır azaltılamamıştır.
Verem Savaşı Dispanseri sayısı 2010 yılı sonu itibariyle 198’dir. Verem Savaşı Dispanserlerinde 2010 yılı sonu itibariyle 17 uzman doktor, 301 pratisyen doktor ve 1257 diğer sağlık çalışanı görev yapmaktadır. Verem Savaşı Dispanserlerinde 2010 yılında 2 378 998 poliklinik muayenesi yapılmıştır. Ülke genelinde 417 laboratuvarda tüberküloz tanı hizmetleri verilmektedir.
Hastalık yoksul kesimleri daha çok etkilemektedir. Bu da göstermektedir ki yoksulluk önlenmeden tüberkülozla mücadelede başa çıkmak çok zordur.
Hastaların çoğunluğu genç ve erişkin yaş grubundadır. Hastalık erkeklerde kadınlardan 2.5 kat daha fazla görülmektedir.
Tanıda balgam yayması ve kültür analizi önemli olmasına karşın bütün vakalar için uygulanamamaktadır. Doğrudan gözetimli tedavi oranı birçok ilde %95 ve üzerinde olmasına karşın bazı illerde halen %70-80 civarındadır. Oysa hedef saptanan her hastanın mutlaka sonuna kadar tedavisinin sağlanması olmalıdır. Tedavinin eksik kalması hem hastanın kendisi hem de toplum için büyük bir tehlike doğurmaktadır. Eksik tedavilerde hastalık etkeni direnç kazanmakta. Bu durumda hastalığın tedavi başarısı düşerken, tedavi maliyeti de en az 100 kat artmaktadır.
Primer çok ilaç dirençli tüberküloz oranı yıllardır %5 civarındadır. Hastaların %10’unun tedavisi başarı ile tamamlanamamaktadır. Tedavi sonucunda kür oranı önemlidir ve bu oran %60’da kalmaktadır. Verem nedeniyle her yıl olguların %3’ü ölmektedir.
Sonuç olarak hem küresel hem de ulusal düzeyde tüberküloz hastalığının kontrolünde istenilen aşamaya gelinemediği görülmektedir. Sorunun çözümünde Küreselleşmenin derinleştirdiği sosyoekonomik eşitsizlikler ve yoksulluğun giderilmesi çok önem taşımaktadır. Yeni doğan bebeklerin BCG aşılarının yaptırılması, dengeli ve yeterli beslenme ve sağlıklı yaşam tarzının desteklenmesi önerilmektedir.
Veremle mücadele küçümsenmemeli, yeterli alt yapı sağlanmalı, sağlık hizmetlerinde dönüşümden verem savaş dispanserlerinin olumsuz etkilenmesi önlenmeli ve gerekse politik kararlılık gösterilmelidir. Verem ile mücadelede toplumun tüm kesimlerinin desteği çok önemlidir. Hekimler, sağlık çalışanları, siyasal erk, yöneticiler ve toplum bir bütün olarak sorunun farkına varmalı ve kararlılık ile mücadele etmelidir.
Tüberküloz mücadelesinde vatandaşlarımıza da önemli görevler düşmektedir. Verem hastalığının kontrolünde vatandaşlarımızın yapması gerekenler:
HALK SAĞLIĞI UZMANLARI DERNEĞİ – HASUDER
VEREM SAVAŞI HAFTASI BASIN AÇIKLAMASI
(05 – 11 Ocak 2014)