On-line ISSN:2147-155X

İnsanlığın Uzun Süren Ayarışı: Barış

2 Eylül 2014, Salı, 3:27 | Yönetim Kurulundan | 1.431 kez okundu | 0 yorum
İnsanlığın Uzun Süren Ayarışı: Barış  İnsanlığın barış arayışı kuşkusuz yeni bir şey değil, ancak barışa ne kadar yakınız o da belli değil. Barış genellikle savaş ve düşmanlık gibi negatif olayların yokluğu üzerinden tanımlansa da, bizler sağlık tanımında olduğu gibi “barışı” pozitif bir değer olarak da görebiliriz. Başka bir anlatımla savaşın olmayışı barışın olduğu sonucunu doğurmaz. […]

İnsanlığın Uzun Süren Ayarışı: Barış

 İnsanlığın barış arayışı kuşkusuz yeni bir şey değil, ancak barışa ne kadar yakınız o da belli değil. Barış genellikle savaş ve düşmanlık gibi negatif olayların yokluğu üzerinden tanımlansa da, bizler sağlık tanımında olduğu gibi “barışı” pozitif bir değer olarak da görebiliriz. Başka bir anlatımla savaşın olmayışı barışın olduğu sonucunu doğurmaz. Barış pozitif bir değer, savaş ve düşmanlığın olmamasının yanısıra insanın kendini güvende hissettiği, huzurlu ve mutlu hissedebildiği bir ortam diye de düşünülebilir.

Barış insanlık açısından son derece önemli bir kavramdır. Barış sağlığın ön koşullarından da  biridir. Toplumsal barışın olmadığı bir yerde sağlıklı olmak da olanaklı değildir.

“Barış ve adalet yapışık kardeş gibidir” sözü son derece doğrudur. Hukukun üstünlüğü, yasalar karşısında bireylerin eşitliği toplumsal barışın temel koşularındandır.

Elbette bir toplumda barış için insanların temel gereksinimlerinin karşılanabilmesi de son derece önemlidir. Yokluk ve yoksulluk içinde, çarpık gelir dağılımı içerisinde toplumsal barış düşünülemez.

Temel hak ve özgürlüklerin korunması ve geliştirilmesi toplumsal barışın bir başka öğesidir. Düşünce özgürlüğü, eşitlik, inanç özgürlüğü, güvenli bir çevre, konut ve benzeri haklarla toplumsal barışa gidilebilir.

Barış kültürel bir olgudur aynı zamanda. Farklılıkları bir tehdit olarak değil bir zenginlik olarak görebilen toplumlar barışa daha yakın olacaklardır.

Toplumsal barışın sağlanmasındaki temel bir konu da saygıdır. Farklılıklara saygı, inanca saygı, temel hak ve özgürlüklere saygı, çevreye saygı, doğaya saygı, özetle var olan her şeyin varlığına saygı, toplumsal barışın belki de en temel ilkesidir. Saygı kavramı hoşgörü kavramından daha değerlidir. Hoşgörüde bir miktar rahatsızlık ve kusur duygusu var iken, saygı da farklılığın farkındalık ve kabulleniş vardır.

Toplumsal barış giden yolda bireylerin, grupların birbirini dinlemeleri, anlamaya çalışmalar ve empati yapmaları ile olanaklıdır. Ötekileştirerek, yargılayarak, aşağılayarak ve suçlayarak toplumsal barıştan uzaklaşılır, çatışma ve savaş ortamı doğar.

Sorunların çözümünde demokratik ve barışçıl yöntemleri kullanabilme becerisini kazanmak gereklidir. Bu beceriyi toplumsal olarak kazanmak toplumun gelişimi bakımından son derece önemlidir. Sorunlarını çatışma ve savaş gibi şiddet yolu ile çözmeye çalışan toplumların ne yazık ki sonları hep hüzün olmuştur.

Tüm bu nedenlerle barışa olan özlemimiz son derece yerindedir. Toplumsal barışı nasıl sağlayabileceğimize ilişkin çabalar ve harcanan emekler çok değerlidir. Belki de herkes toplumsal barış için bugünkünden biraz daha çaba göstermelidir.

İnsanların eşit olduğu, sağlıklı bir çevrede, huzur içinde mutlu bir biçimde, barış içinde yaşadığı bir dünya dileği ile…

HASUDER YK

1.9.2014

YORUM YAZ


Lütfen doldurunuz *

Henüz yorum yapılmamış.