İNCECİK ÖYKÜLER
ÇAĞATAY GÜLER HOCANIN öykü kitapları üzerine…
Bir öğretmenevi bahçesinde oturuyorum
Aylardan ağustos, hüznün başlangıcına az var
İncecik bir öykü kitabından şiirler okuyorum…
Ve bir insan…
Okudukça iki yana savrulan,
Gerçekleşeyazmış düşler, düşeyazmış gerçekler içinde
Düşle gerçeğin kavuştuğu o sihirli An’ı yakalamaya çalışan
Bir insan GÜLER içinde…
Der ki;
”Zaman geçmek bilmiyor ama tükeniyor biliyorum”
Tükenen ne?…
“Bizde merhem sürülmez zamanın kanattıklarına
Kanar tükeninceye kadar kanar…”
Tükenen elbette…
Aylardan ağustos, hüznün başlangıcına az var…
İncecik bir öykü kitabından şiirler okuyorum…
“Çiçeklendiğimde bakabilirmişim gibi gelir aynalara
Kim yaşlı görür ki kendini çiçeğe bezendiğinde
Çıkarsın bahçeye bir iki çiçek koklarsın
Görmezsin
Kırılır kolum kanadım
Bazen araladığında perdelerini
Dalar gidersin uzaklara
Bulutlar mıdır senin gözden
Uçup giden kuşlar mıdır düşlerindeki”
Aylardan ağustos, hüznün başlangıcına az var…
İncecik bir öykü kitabından şiirler okuyorum…
İncecik bir öykü kitabından
Temize çekilmiş yaşanmışlıkları okuyorum
Okudukça dönüp geçmişimi dokuyorum…
Resul BUĞDAYCI – Çanakkale, Ağustos 2012