CANIM ABLAMA
Dr. Gufran Özkök Bakırcı (Halk Sağlığı ve Kadın Hast ve Doğum Uzm.)
Ben sizi ilk kez halk sağlığına yeni başladığım günlerde Çubuk da tanıdım. Nerede ise aradan 40 yıla yakın süre geçti. İlk dikkatimi çeken şey sizin hastalara spekulumu benim üniversitede öğrendiğimden daha değişik şekilde uygulamanız ve hastayı muayene ederken son derece yavaş ve nazik olmanız idi. Daha sonraki yıllarda, kadın doğum muayenesinde doğru tanıya varabilmek için bu iki basit uygulamanın çok ama çok önemli olduğunu gördüm.
Teorik eğitime en az pratik kadar önem verirdiniz ve hele de ebe eğitimine. Tabii eğitim hastanelerinde insan bunun önemini tam kavrayamıyor, ama ne zaman ki taşraya gidiyor; işte o zaman her şey değişiyor ebenin sağlık hizmetlerindeki önemini kavrıyor. Taşrada sizin yetiştirdiğiniz ebeler hemen göze çarpıyor ve bizlerin en büyük yardımcısı oluyor.
Siz o yıllarda Çubuk da aile planlaması hizmetlerinde hekimlerin yanında ebelerin de çalıştırılması uygulamasını başlattınız. Bıkmadan usanmadan binlerce hekimi ve ebeyi eğittiniz. Şöyle bir anım da var. Ben ocak tabibi iken çalıştığım ocağa bir grup hekim ve ebe ile gelmiştiniz. Bana sormuştunuz, ‘RIA uyguluyor musun’, ben de ‘evet tabii’ demiştim. Daha sonra bana ‘RIA uygulamadan önce jinekolojik muayene yapıyor musun’ demiştiniz. Benim cevabım ise ‘hayır’ diyerek tam bir fiyasko idi. Halbuki jinekolojik muayene işin ABCsi yani her şeyin başlangıcı idi. Pardon; ben hep RIA uygulanması diye yazdım, özellikle belirtmek isterim siz spiral takılması sözünü çok avam bulursunuz, her konuşmanızda spiral uygulanması dersiniz. Ve bir de nüfus planlaması sözcüğünü sevmezsiniz; hep aile planlaması dersiniz
Bizlere jinekolojik muayeneyi, gebe muayenesini, RIA uygulamasını ve özellikle de doğumu bıkmadan usanmadan öyle güzel öğretmiştiniz ki; bizler (şimdi kadın doğum uzmanlarının ne kadar temkinli davrandıkları düşünülürse) o zamanlar, rahatlıkla makad gelişleri bile doğurtabiliyorduk.
Çoğu kadın doğum uzmanı bilmez. Türkiye de aile planlaması ve küretaj yasaları üzerinde büyük katkılarınız olmuştur. Karman enjektörü ile rahim tahliyesini de Türkiye de ilk uygulayan kişilerdensiniz. Ben ilk kez Çubuk da sizden görüp öğrenmiştim. Çünkü benim ihtisas yaptığım hastanede o zamanlar karman aspirasyon tekniği bilinmiyordu.
Ben yıllar sonra halk sağlığı üzerine, kadın doğum ihtisası yapınca sizin o küçücük Çubuk hastanesinde çok ama çok büyük hizmet verdiğinizi anladım. Çubuk’a zaman zaman yanınıza geldiğimde Çubuklular elinizi değil ayağınızı öpmeliler derdim. Diyeceksiniz ki niye. Şöyle ki Çubuk da olduğunuz süre zarfında (15 yıldan fazla ) en az haftada 2-3 kez gece yarılarında evinizden acil hastaya gelir gerekeni yapardınız. Şimdi hekim arkadaşlarıma ayda birkaç kez icaba gelmek zor gelirken Allah aşkınıza hiç mi yorulmazdınız. Hiç mi eğlenceniz, misafiriniz olmazdı sizin. Çubuk da çalıştığım 17 yıl boyunca hiçbir hastanıza ait komplikasyon ne duydum nede gördüm. Yıllar sonra Marmara bölgesinde çalıştığımda kadınların sağlık durumlarının ve hastahane koşullarının 20 yıl önceki Çubuktan çok daha kötü olduğunu gördüm. Çubuk da ebelerin gebe muayeneleri ile başarılan; gebelikte hipertansiyon, eklampsi, anemi gibi sorunlar gündemde önemini hala koruyordu. Orada, Çubuk da yıllardır eklampsi vakası görmedim dediğimde bana kimse inanmamıştı. Birde şu konu vardı çalışanlar şöyle derdi ‘Ayşe Hanımın personeli değil hastası olmak lazım’ yani abla anlayacağın biraz tatlı sertliğin vardı.
Abla bir şey daha itiraf etmeme izin ver. Ben taşrada çalışırken sizi görmeye gelmiştim. Siz bana gel Çubuk’da çalış demiştiniz ya. İşin aslı şöyle, ben sizden daha çok istiyordum Çubuk’ da çalışmayı. Ama bu sözü size söylettirmiştim.
Ah o günler! Yani Çubuk da tekrar çalışmaya başladığım günler öyle güzeldi ki, öyle huzurlu idi ki. Her sabah bütün hekimler toplanır, nöbet teslimi olurdu. Nöbetçi hekim bir önceki günkü hastaları ve verdiği tedavileri anlatır; sonuç da hastalar ile ilgili gerekli yorumlar yapılırdı. Bu hepimiz için çok eğitici idi. Sonra esas şamata başlardı. Çaylarımızı içerken, herkes bildiği değişik fıkraları, hikāyeleri, günlük olayları anlatırdı. Bu olay sadece 15-20 dakika sürer sonra, büyük bir moralle hastalarımızın başına koşardık. Aklıma gelmişken söyleyeyim, bizler hasta sayısı konusunda Ayşe Abla, sizinle yarış etsek de bir türlü sizi geçemezdik.
O tatlı günler çok kısa sürdü. Halk sağlığı adına, koruyucu hekimlik adına, Çubuk da kazanılan büyük zafer yetkililerin Hacettepe ile olan protokolleri iptal etmeleri üzerine son buldu. Çubuktaki son gününüzü bugün gibi hatırlıyorum. Çok üzgündünüz bütün emekleriniz yetkililerin kaprisleri yüzünden yok olmuştu. İnanın bozuntuya vermiyordum ama o gün bende sizin kadar üzgündüm. Büyük hayallerle ve ümitlerle geldiğim Çubuk rüyam bitmişti. Oysaki sizden öğreneceğim öyle çok şey vardı ki. Yinede Çubuk’tan ayrılmak istemedim. Her şeye özellikle de aile planlaması hizmetlerine sıkı sarıldım. İşler düzgün gitsin istatistikler bozulmasın istedim. Yıllarca sizi bekledim tekrar dönersiniz dedim ama dönmediniz. Ah yetkililer, yetkisiz yetkililer onca emeğe nasıl kıydınız!! Hiç mi vicdanınız sızlamadı.
Her ne kadar Çubuk’a dönmediniz ise de başım ne zaman sıkışsa hep sizden yardım aldım ve almaktayım. Bu hastaların sonucunu ben unutsam bile siz beni mutlak arar öğrenirsiniz. Özel bir sağlık sorunum oldu ‘abla dedim, Çubuk’ta ameliyat olacağım bir sorun olursa gelir mi siniz? Cevabınız öyle güzeldi ki ‘hiç merak etme hemen gelirim’. Hiç düşünmeden ameliyata karar verdim. Çünkü sorun olsa beni kurtaracağınızı biliyordum. O kadar büyük acılar veren Çubuk anılarınızı bir tarafa bırakıp benim için gelecektiniz Çubuk’a. Çok sağ olun.
Kimse bilmez ama sosyal yönden de iyisinizdir. Ben ilk kez yurt dışına sizinle çıktım. Hem de Amerika’ya. Otele vardık daha bismillah demeden elime bir Newyork haritası tutuşturdunuz ve dediniz ki ‘git kendin gez, bir daha bu günleri yaşayamazsın’. Tövbe tövbe ben ki İstanbul da bile sokağa yalnız çıkmamış iken Newyork’u tek başıma gezdim. Daha sonra Meksika’dan Los Angles’e yalnız uçmam gerekiyordu. Ağzımı açamıyordum ama öyle korkuyordum ki, siz hemen anladınız, koluma girdiniz beni tuvalete götürdünüz, yüzümü yıkamamı derin nefes almamı ve daha bir sürü şeyler söylediniz. Benim için büyük hayat dersi idi. İnsanın her zaman yanında ve arkasında birileri olmuyor. Öğrendim ki insan tek başına ne güzel gezebiliyormuş. Büyük keyif alabiliyormuş. Daha sonra ki hayatımda bir sürü yalnız seyahatlerim oldu, hepsi de birbirinden güzel. Ha unuttum o seyahatte bir anım daha var ki doyumsuz. Ben ucuz bir fotograf makinesi ve 2 makara film ile Newyok’ a gitmiştim. Fotograf makinesinin üzerindeki film bitmiş yani bütün kareleri pozlamıştım ama makaradaki filmi çıkarmayı, yeni filmi makineye yerleştirmeyi bilmiyordum. Onu bile sizden öğrendim.
Son olarak, 5 yıl kadar önce Abla dedim ‘ben Güneydoğuya tekrar gidiyorum. Hakkını helal et’. Verdiğiniz cevap ‘neden? Sen o görevi fazlası ile yaptın’. Sonra benim kararlı olduğumu görünce verdiğiniz öğütler, hepside çok önemli idi. Hala aklımda. Her hastanın önüne oturuşumda kulağıma küpedir. Ben bu meslekten bugün hala ekmek yiyebiliyorsam, size çok ama çok şey borçluyum. Saygılarımla.
Ayşe Hanımı tanımıyorum ama siz onu anlatırken ben sanki sizi okuyormuşum gibi hissettim… Kendinizi en az Ayşe Hanım kadar değerli bir doktor ve insan olarak görmelisiniz bence… Bir hastanız olarak hayatımda tanıdığım en mükemmel doktorsunuz diyebilirim. Sizi tanıdığıma öyle çok memnunum ki sizi çok seviyorum… Umarım her şey umut ettiğiniz gibi olur.
Sevgi ve saygılarımla,
Nilüfer Belimkan
Sayın Gufran Özkök’le yazışmak istiyorum. E- posta adresini bana ulaştırırsanız sevinirim. Selamlar…