Ayşe hocama..
Nihal Bilgili Aykut
1982 yazında bir sabah Çubuk Yenice Sağlık Ocağı’na gitmek üzere Hacettepe’den servise bindim. İki hafta önce sevgili hocam Nevzat Eren’e yaz aylarında bir sağlık ocağında gönüllü staj yapmak istediğimi söylemiştim, o da beni Yenice Sağlık Ocağı’na göndermişti. Otobüse binip tam arka sıralara doğru yönelmiştim ki, önde oturan Ayşe Hoca beni durdurarak “sen ne yapıyorsun?” diye sordu. İkinci sınıfı bitirdiğimi, yazın gönüllü olarak sağlık ocağında staj yapmak istediğimi, Nevzat Hoca’nın da beni Yenice’ye gönderdiğini anlattım. Gülümsedi ve “sen bundan sonra hastaneye, benim yanıma gel” dedi. Birinci sınıfta koca bir amfideki Toplum Hekimliği komitesindeki, doğal olarak beni hiç fark etmediği, derslerden sonra, Ayşe Hoca ile ilk temasımız böyle oldu. Bu gönüllü staj yaklaşık bir ay hiç sıkılmadan devam etti.
Ertesi gün hastaneye giderken ürkmedim desem yalan olur. Öncelikle daha ikinci sınıfı bitirmiş bir tıp öğrencisinin sağlık ocağında staj yapması yeterince cüretkar bir girişim iken hastanede ne yapacağını pek aklım kesmiyordu, öte yandan Ayşe Hoca’nın otoriter imajı da bu korkumu hafifletmeye pek yardımcı olmuyordu. Korkunun ecele faydası yok, üstelik kendi düşen ağlamaz diye, kapısını çalıp içeri girdim. Gülerek karşıladı, beni alıp üst kata çıkardı, bir odaya soktu. Yatakta eylemde bir gebe. Hoca bu gebenin takibini sen yapacaksın dedi. Ben dehşet içinde “Ama hocam!” diyecek oldum, “yaparsın, yaparsın. Ortaokul mezunu ebe yaptığına göre sen haydi haydi yaparsın. Hiç olmazsa anatomi filan okudun” dedi, hastayı muayene etti, bana bir şeyler gösterdi ve çıktı. Ben şimdi ne yapacağım diye kara kara düşünürken, tabii ki beni hiç yalnız bırakmadı, gelip gidip benimle birlikte muayene etti. Şimdi geriye dönüp baktığımda, Ayşe Hoca’nın benim muayenemden hiçbir şey beklemediğini, hastanın da zaten benim başında beklememe gereksinimi olmadığını anlıyorum. Ama bu davranış daha öğreniminin ilk yıllarındaki bir hekim adayının güven duygusunu beslemeye epey yardımcı olmuştu.
Eğitimde destekleyici davranışın ne olduğunu, nasıl olumlu geri bildirim verileceğini orada öğrendim. İlk RİA’yı onun elimden tutmasıyla taktım. RİA varken kadın gebe kalırsa RİA’nın neden çıkarılması gerektiğini orada öğrendim ve hiç unutmadım. Başka şeyler de öğrendim. Çaresizlik içindeki tüberkülozlu bir gebe kadın için nasıl çare olunabileceğini öğrendim. Sağlık kuruluşlarının kendi kendine yaşayan bir organizma olmadığını, sağlıklı işlev görmesi için “yönetilmesi” gerektiğini öğrendim.
Bu yaz stajından yaklaşık on yıl sonra Gülveren Sağlık Ocağı’nda çalışırken Ayşe Hoca ile yolum bir kez daha kesişti. Ben sağlık ocağının aile planlaması ünitesinde çalışıyordum. Hoca ise AÇSAP Genel Müdürü idi. Onun desteği ile aile planlaması ünitesinde önce bir aile planlaması eğitim merkezi, sonra da AÇSAP Merkezi kurduk. Norplant, Depo Provera, Tıbbi Düşük konulu araştırmaların yanı sıra aile planlaması danışmanlığı hizmetlerinin ve tıp öğrencileri için aile planlaması eğitimlerinin kurumsallaşması çalışmalarında birlikte olduk.
Bugüne gelirsek… Dört yıldır Hocamla aynı kurumda birlikte çalışıyorum ve öğrenmeye devam ediyorum…
Dr. Nihal Bilgili Aykut